bugün

entry'ler (422)

türkiye için yeni isim önerileri

türkiye+kurdistan birleşimiyle turdistan olabilir.

(bkz: turd)

tanrı acımasız mıdır sorunsalı

Sorun tanrının olmasında değil, olmamasında ya da acımasız olmasında.. .Kierkegaard'dan mülhem. Çünku o tamamen transandansa tekabül eder.

yazarların hayatını özetleyen fotoğraflar

görsel

thorwald proll

önceleri raf ile içli dışlı olan fakat sonradan gruptan uzaklaşmış/uzaklaştırılmış solcu avukat.

aşağıdaki metin, andreas baader ve gudrun ensslin ile gerçekleştirdikleri kundaklama eyleminin ardından çıkarıldığı mahkemede yaptığı savunmanın küçük bir kısmını içerir*.

"kundaklama planlamak suçlamasıyla başlayan bu dava, sonradan kundaklama suçlamasıyla devam etti. ama asıl konumuz bu değil; adaletin egemen sınıfın adaleti olmasıdır. hakim sınıfın diliyle-ve dürüst olmaya gerek duymadan- konuşan bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. 1870/71 yıllarından kalma bir kanuna dayanarak, bir çifti 'toplum huzurunu bozmakla' suçlayarak, onları 12 ay hapse mahkum edip yeraltına çekilmeye zorlayan bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. 1870/71 yıllarının kanunlarına dayanarak-ve dürüst olmaya gerek duymadan-konuşup bize neyi doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. daniel cohn-bendit'i 'bir çitin üzerinden atlamak' suçlamasıyla 8 ay ertelenmiş hapse mahkum eden bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. diğer bir yandan; 1933 yılında bizzat nazilerin tarafını tutmuş olmalarına rağmen, şimdilerde nazileri sadece kendi sağcı vicdan azaplarını hafifletmek için; führer yemini etmiş herkesi suçlu görecek kadar bir tez canlılıkla yargılayan iki yüzlü bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz.
yahudilerin katliamında maşa rolü oynamış küçük suçluları yargılayıp, asıl büyük planlayıcıların özgürce dolaşmalarına göz yuman bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. 1933 yılında utanmazca nazizme boyun eğen ve 1945 yılında aynı utanmazlıkla onu bir gecede terk eden iki yüzlü bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. dahası, weimar cumhuriyeti zamanında bile solcuları(ernst niekisch, ernst toller) her zaman sağcılardan (adolf hitler) daha sert cezalandırmış, rosa luxemburg ve karl liebknecht gibilerinin katillerini ise ödüllendirmiş bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. yoldaşlar! rosa luxemburg ve karl liebknecht için ayağa kalkalım! adaletin gözü bu odada oturup bizi izliyor.
otoriter tutumunu asla bir kenara bırakmamış, aksine onu sürekli yenileyen bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. gücün her zaman haktan önce geldiğini ve bu gücün insanları haklı yaptığını söyleyen bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. bütün güç özgürlüğe! mülkiyeti insan hayatından daha hevesli savunan bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. toplumsal düzenin devamının enstrümanı haline gelmiş bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz.
kanunlarını halkın yararına değil, zararına yapan bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. insan hakları sadece 'seçilmiş' insanlar için vardır, doğru ise devletin yaptığı ve yapılmasını söylediğidir ve o her zaman haklıdır. devletin bizzat kendisi 'kanuni' olan tek kriminal oluşumdur. böylesi bir kapitalist demokraside, böylesi bir direkt olmayan demokraside; herhangi bir kesimin kendini bir diğeri üzerinde iktidarda bulması mümkündür ve bunun böyle kalması gereklidir: iktidardaki ahlak burjuva ahlakıdır ve burjuva ahlakı ahlaksızdır, öyle de kalacaktır. burjuva ahlakının reforme edilmesi ise ahlaksızlığının yeni bir biçiminin ortaya çıkmasından başka hiçbir işe yaramayacaktır. insanların etik değerlerini sabote eden bir adalet sisteminin karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. 6 yıl hapsimi isteyen kamu savcısı, bu suçlu sistemin parçasından başka bir şey değildir.
dahası; halkı temsil ettiğini söylerken sadece egemen sınıfı temsil ettiğini söyleyen bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. mevcut toplumsal ilişkilerin devamını garanti altına almak için çalışan bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. çokça sözünü ettiği 'suçlu sınıf' bizzat kendisi olan ve böyle de kalacak olan bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. bahsettiğiniz 'topluma dönüş' ne demek oluyor? hangi topluma? döndüğünüz anda tekrar rahatsız etme fırsatı yakalayacağınız kapitalist topluma mı? kendisi zaten bir hapishane olan ve geriye dönmenin anlamının bir delikten diğerine gitmek anlamına geldiği burjuva, kapitalist topluma mı?
ceza kanununda yapılan her düzenleme, ancak var olan ceza adaletsizliğini artırıyor; ceza kanunu, suçlu bir adaletsizliktir, ceza adaletsizliğin ta kendisidir. bana bir sebep vermemeleri durumunda, toplumu tekrar rahatsız etmezdim. değişmeyen bir topluma değişmiş olarak dönmem nasıl mümkün olabilir? değişmesi ve düzenlenmesi gereken kanunlar değil, toplumun kendisidir. biz sosyalist bir toplum istiyoruz. kendini soyut bir hukuk konseptine-roma hukuku- refere eden bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz. kendini hukuken savunanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesini layık gören bir adalet sistemi karşısında, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz."

sözlük yazarlarının tespitleri

siz siz olun dusunmeden de konusabiliyorsunuz diye konusmadan önce dusunmeyi ihmal etmeyin. disaridan cok belli oluyor.

adagietto

(bkz: şükranın ufak kızı)

sözlük yazarlarının itirafları

çok hakkımız varmış gibi, sevgiden ve sevgisizlikten konuşuyorduk.
oysa ki aramızdaki sadece bir tarafın diğerini sevmesinin veya sevmemesinin karşı tarafa herhangi bir şey ifade etmediği ilişkilerden biriydi, bugünlerde herkesi nasıl seviyorsak öyle seviyorduk birbirimizi; ne kadar soğuk, ne kadar samimiyetsiz ve kadar çıkarcı olabilirse o kadar. dahası ikimiz de farkındaydık; geçmişte sevdiklerimize ihanet etmiş, gözümüzü kırpmadan aldatmış, gözlerinin içine bakarak yalan söylemiştik. suç ortağımızın tenine dokunur dokunmaz da kaybetmiştik diğerlerinden sevgiyi, adaleti ve doğruyu talep etme hakkını. ve tabi ki yalnızlık onların kalbini paramparça etme pahasına işlediğimiz suçun kefaretinden başka bir şey değildi. yalnızlığı da, ihanetimiz ne kadar ağırsa o kadar ağır ve kahredici biçimde hissediyorduk tüm duyularımızla.
o an hissetmediğimiz; ama suçu işlediğimiz anda ömrümüzün geri kalanını cehenneme çevirmek üzere gelip kalbimize yerleşen ağırlığı, kararmış ruhumuzla her şeyden habersiz zavallıların yanında uyuduğumuz rahat uykuları bir türlü unutamıyor ve sanırım bu yüzden bu kadar çok içiyor ve sadece alkole boğulmuşken kurabiliyorduk, ayıkken kurmaya utandığımız; insanlığımıza, umutlarımıza ve sevgiye dair uzun cümleleri.

gazi üniversitesi ülkücülerinin iğrenç ilanı

faşizm özentisi yoz veletlerin başka bir saçmalaması daha.
o dar kafaları şiddete sadece şiddetle cevap alacaklarını almamakta ısrar etmeye devam ediyor.

sevilen şarkının vurucu cümlesi

fuck your fucking face uncle fucker

kahvede oturan gavur karı

sözlükteki köylülerin dikkatini celbeden bir karıdır bu.

en havalı anime karakterleri

bir kişinin de roronoa zoro ya da monkey d. luffy demeyi aklına getirmediği anket.

31 12 2013 sözlük yazarlarının yeni yıl mesajları

yeni yılda bademli bekliyorsunuz ama yine damarlı sizi bulacak.

hadi hayırlı işler.

sekste en önemli şey

(bkz: yarrak afedersin)

kuran ın 22 senede inmesinin nedeni

(bkz: 56k dial-up modem)

devir belli neticede.

atatürk ün harf devrimi yapmasının sebepleri

muhtemelen bazılarının şu an bile göremediği şey, yani ural-altay kökenli bir dilin semitik bir alfabeyle yazılmasının saçmalığının o zamanlar bariz ortada olmasıdır bunun nedeni.
amacı açıklamaya gerek kalıyor mu?

nötron yıldızı

"bir çay kaşığı maddesi 100 milyon ton çeker" geyiği tamamen varsayımdan ibarettir.
bu maddeyi yıldızın çekirdeğinden almaya karar verdik diyelim(asıl yoğun madde çekirdektedir, kabuk demir gibi ağır metallerden oluşur); bu iş için kullanacağımız uzay gemisinin daha yıldıza yaklaşamadan, binlerce kilometre uzağa yayılan manyetik alan, radyoaktif parçacık ve manyetik akımlar tarafından paramparça edilmesi bir kaç saniye bile sürmez. hadi bu engelleri aşacak bir gemi yaptık ve yıldıza bir kaç kilometre kadar yaklaşmayı başardık, bu defa da yıldızın aşırı güçlü çekim alanı(10-15 milyon g) garip bir olaya yol açar, bu devasa çekim kuvveti geminin baş ve kıç tarafındaki milyon g ile ölçülecek derecede farklı olarak etki eder, sonuç: iki farklı noktasına bu kadar farklı çekim kuvvetleri etki eden bir madde saniyenin milyonda birinden kısa bir sürede atomlarına ayrılıp yok olur.
bir şekilde bu fenomeni de aştık ve yıldızın yüzeyine inmeye karar verdik; kendi etrafında, dakikada 45.000 tur atan bir cismin yüzeyine. iyi şanslar.
bunu da geçelim ve yıldızın çekirdeğinden maddeyi alıp gemimizin ambarına yüklediğimizi ve sonrasında uzaklaştığımızı varsayalım ama bir detayı unuttuk; maddeyi aralarında boşluk olmayan nötronlar şeklinde birarada tutan şey, yıldızın kendi merkezine uyguladığı o inanılmaz basıncın ta kendisiydi ve o basınç şu an yok.
nötronun bozunma süresinin de yaklaşık 10 dakika olduğunu da düşünürsek, bundan sonra olacak şey e=mc^2 uyarınca bu milyonlarca tonluk kütlenin dakikalar içinde trilyonlarca atom bombasına eşdeğer bir enerjiyi ortama bırakması ve geri kalan kütlenin çok sıcak bir gaz bulutu olarak hayatına devam etmesidir.

walter white

--spoiler--
kanser en çok vicdanını etkiledi ve sonunda yok etti sanırım bu karakterin.
geçmiş sezonlarda biraz olsun vicdan muhasebesi yapabilirken, 5. sezonun 9. bölümü göstermiştir ki artık korku, acıma, pişmanlık gibi duygulardan tamamen kurtulmuş halde artık.
--spoiler--

hank schrader

artık ufak ufak " taşralı kahraman polis" ayaklarını bırakıp ne ile uğraştığının farkına varması gereken karakter.
walter white gibi zeki bir psikopat kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacak ve sonunda cesedini bir kenara atacak yoksa bu safın, zerre vicdan azabı duymadan hem de.

faşizm

toplumun bireylerini bir makinenin dişlilerinden farklı tutmayarak bu makinenin işlemesini bireylerin tek tip olmasına ve verdikleri tepkilerin teke indirgenmesine bağlayan,bu şekilde toplumun yöneticiler tarafından belirlenmiş hedef ve idealara en kısa yönden ulaşacağı tezini savunan, bireyi en iyi şekilde şartlandırmak için milliyetçilik veya din bazlı söylevleri kullanan, aslı 20. yüzyılın italyasına dayanan ideoloji. olgunlaşması ve bir yönetim biçimi olarak ortaya çıkması için sanayileşmiş ve gelişmiş bir toplumun yönünü tayin eden sermaye sahiplerinin gittikçe daha fazla etkin olması ve sürekli üreten ülke ekonomisinin ihtiyaç duyulan üretimin çok daha fazlasını meydana getirerek bahsedilen sermaye sahiplerine hep daha fazla pazar yaratma çabası nedeniyle yönetimin gittikçe daha otoriter bir çizgiye kayması yeterlidir. sorun ne ideoloji nede italya veya veya almanyada olduğu gibi milliyetçiliktir. her zaman bildiğimiz ve gördüğümüz üzere herşey para ve sermayede biter.

başlıkları alt alta okumak

(bkz: zaman en iyi ilactir)
(bkz: eczanelerde satilmayan tek ilac)